Kâbe, İslam dininde en kutsal yapı olarak kabul edilen, Suudi Arabistan’ın Mekke şehrinde bulunan kübik bir yapıdır. Müslümanların kıblesi olan Kâbe, Hac ve Umre ibadetlerinin de merkezi konumundadır. Kâbe’nin tarihi, yalnızca İslam tarihiyle sınırlı kalmaz; Yahudilik ve Hristiyanlık gibi semavi dinlerin anlatılarında da yer alır.

 

Kabe Nedir? içeriğimizi okumak için tıklayınız.

 

Kâbe’nin İnşası

İslam inancına göre, Kâbe’nin ilk inşası Hz. Âdem tarafından yapılmıştır. Bu, Kâbe’nin kutsallığını ve tarihsel önemini vurgulayan bir inanıştır. Zamanla, Kâbe’nin yapısı değişimlere uğramış, ancak temel anlamda varlığını sürdürmüştür. Bugünkü yapının temelleri ise, Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği üzere, Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından atılmıştır. Hz. İbrahim, Allah’ın emriyle Kâbe’yi inşa ederek, monoteizmi simgeleyen bu kutsal yapıyı oluşturmuştur. Hz. İsmail’in yardımıyla tamamlanan bu inşaat, Müslümanlar için derin bir anlam taşımaktadır. Kâbe, zamanla Müslümanların kıblesi haline gelmiş ve hac ibadetinin merkezi olmuştur.

“Hani İbrahim, İsmail ile birlikte Beyt’in temellerini yükseltiyordu…”
(Bakara Suresi, 127)

Bu ayete göre Kâbe’nin temeli Hz. İbrahim dönemine kadar uzanır. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail, bu yapıyı Allah’a ibadet için bir merkez olarak inşa etmiş, ardından Hac ibadeti bu yapıya yönlendirilmiştir.

 

Cahiliye Döneminde Kâbe

İslam öncesi dönemde Mekkeliler, Kâbe’yi kutsal kabul ediyorlardı ancak içine birçok put yerleştirilmişti. Bu dönemde Kâbe, putperest Arapların ibadet merkezi haline gelmişti. Yine de Harem bölgesi ve Kâbe yapısı büyük bir saygı görüyordu. Kâbe’nin bu dönemdeki bakımını ve yönetimini Kureyş kabilesi üstlenmişti. Kureyş, Mekke’nin en saygın kabilelerinden biri olarak, Kâbe’yi koruma ve ona hizmet etme görevini büyük bir ciddiyetle yerine getiriyordu. Mekkeliler, Kâbe’yi ziyaret ederken çeşitli ritüeller gerçekleştiriyor, bu kutsal alanın etrafında dönerken çeşitli dualar ediyorlardı. Bu durum, Kâbe’nin yalnızca bir ibadet merkezi değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir merkez olmasını da sağlıyordu.

 

Kâbe’nin Yeniden İnşası (Hz. Muhammed Dönemi)

Mekke’nin kutsal yapısı olan Kâbe’nin Yeniden İnşası, İslam tarihinde önemli dönüm noktalarından biridir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in risaletinden önce, Miladi 605 yılında, Kâbe büyük bir sel felaketinden sonra zarar gördüğü için Kureyş kabilesi tarafından yeniden inşa edilmiştir. Sel suları, uzun yıllar önce İbrahim Peygamber ve oğlu İsmail tarafından inşa edilen Kâbe’nin duvarlarını zayıflatmış, yapının sağlamlığı tehlikeye girmişti. Kureyş kabilesinin ileri gelenleri, kutsal yapının onarılması gerektiğine karar verdiklerinde, Hz. Muhammed henüz 35 yaşındaydı. İnşaat süreci sorunsuz ilerlese de, Bu inşaat sırasında Hacerü’l-Esved taşının yerine konulması konusunda kabileler arasında çıkan anlaşmazlığı, genç Hz. Muhammed’in hakemliğiyle çözdüğü bilinmektedir. Her kabile bu onurlu görevi kendisi üstlenmek istediğinden ciddi bir çatışma tehlikesi doğmuştu. Hz. Muhammed, bir örtü üzerine taşı yerleştirmiş ve tüm kabile temsilcilerinin örtüyü tutarak taşı birlikte taşımalarını sağlamıştı. Ardından taşı bizzat kendisi alıp yerine yerleştirmişti. Bu olay, onun doğruluğu ve güvenilirliği (el-Emin) ile tanınmasına katkı sağlamıştır.

 

İslam Döneminde Kâbe’nin Arındırılması

Hz. Muhammed’in Mekke’yi fethetmesinden sonra (Miladi 630), İslam’ın en kutsal mekânı olan Kâbe, gerçek hüviyetine kavuşturuldu. Fetih sonrası ilk iş olarak, Kâbe içindeki ve çevresindeki tüm putlar kırılıp çıkarıldı. Kâbe tüm putlardan arındırılmış ve yalnızca Allah’a ibadet edilen bir yer haline getirilmiştir. Bu arındırma, sadece fiziksel bir temizlik değil, aynı zamanda manevi bir dönüşümün de simgesiydi. O günden bu yana Kâbe, tevhid inancının sembolü olmuştur. Müslümanlar için Kâbe, birlik ve beraberliğin, teslimiyetin ve Allah’a kulluk etmenin merkezi olarak varlığını sürdürmektedir.

 

Emeviler ve Abbâsîler Döneminde Kâbe

Kâbe, tarih boyunca doğal afetler, yangınlar ve siyasi çatışmalar nedeniyle birçok kez restore edilmiştir. İslam’ın ilk dönemlerinde, Emeviler ve Abbâsîler Kâbe’nin korunması ve ihtişamının artırılması için önemli çalışmalar yapmışlardır. Özellikle Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervan döneminde ve daha sonra Abbasîler döneminde onarımlar ve güçlendirme çalışmaları yapılmıştır. Siyasi mücadeleler sırasında da Kâbe etkilenmiştir; 683 yılında Kâbe, Mekke kuşatması sırasında büyük zarar görmüş, sonrasında Abdullah bin Zübeyr tarafından yeniden inşa edilmiştir. Abbâsîler döneminde ise Kâbe’nin yapısı güçlendirilmiş, çevresi düzenlenmiş ve hac ibadetinin daha düzenli yapılabilmesi için çeşitli imar faaliyetleri gerçekleştirilmiştir.

 

Osmanlı Dönemi ve Kâbe

Osmanlı Devleti, kutsal toprakların hizmetinde bulunmayı büyük bir görev kabul etmiş ve Kâbe’nin korunmasına özel önem vermiştir. Müslümanların en kutsal mekânı olan Kâbe, Osmanlı döneminde ihtişamlı bir döneme tanıklık etmiştir. Harem-i Şerif’in idaresi Yavuz Sultan Selim’in 1517’de Mısır’ı fethetmesiyle Osmanlılara geçmiş, ardından dört asır boyunca büyük bir titizlikle sürdürülmüştür. Kanuni Sultan Süleyman’dan itibaren Osmanlı sultanları, Kâbe’nin bakımını üstlenmiş, altın oluk, Hacerü’l-Esved muhafazası ve yapı çevresindeki süslemeler gibi unsurlar bu dönemde yenilenmiştir. Her yıl düzenlenen surre alaylarıyla Haremeyn’e değerli hediyeler ve Kâbe örtüsü (kisve) gönderilmiş, sultan ve valide sultanlar vakıflar kurarak Mekke ve Medine halkının ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Osmanlılar, Kâbe hizmetini İslam dünyasının liderliğinin simgesi olarak görmüşlerdir.

 

Suudi Arabistan Dönemi ve Modern Genişletmeler

1924’ten itibaren Suudi Arabistan’ın yönetimine giren Mekke’de, Kâbe ve çevresi büyük inşa ve genişletme projeleriyle yeniden yapılandırılmıştır. Suudi Krallığı’nın kurulmasından sonra Kral Abdülaziz, kutsal mekanların korunması ve modernizasyonu için kapsamlı bir program başlatmıştır. İlk büyük genişletme 1950’lerde Kral Suud döneminde gerçekleştirilmiş, bunu 1970’lerde Kral Faysal dönemindeki çalışmalar izlemiştir. Kral Fahd döneminde (1982-2005) tavaf alanı genişletilmiş ve zemzem kuyusu yenilenmiştir. 20. yüzyıldan itibaren milyonlarca hacı adayına hizmet verebilmek için Mescid-i Haram’ın kapasitesi büyük ölçüde artırılmış, çevresinde devasa oteller, yürüyüş alanları ve güvenlik sistemleri kurulmuştur. Kral Abdullah projesi ile 2008’de başlayan ve halen devam eden genişletme çalışmaları, Mescid-i Haram’ın kapasitesini 2 milyon kişiye çıkarmayı hedeflemektedir. Günümüzde Mekke, geleneksel mimarisi korunurken, modern teknoloji ile donatılmış klimalar, yürüyen merdivenler ve gelişmiş ses sistemleri ile hacıların ibadetlerini kolaylaştıracak şekilde tasarlanmıştır.

 

Kâbe’nin Yapısal Özellikleri

Şekli: Kübik yapı, yaklaşık 13 metre yüksekliğinde

Kapısı: Altın kaplama, yerden 2 metre yüksekte

Hacerü’l-Esved: Doğu köşesinde yer alır, tavaf bu taşın hizasından başlar

Mültezem: Kapı ile Hacerü’l-Esved arasındaki dua edilen bölge

Hatîm: Kâbe’nin parçası sayılan ve yarım daire şeklindeki alan

Altın Oluk (Mizab-ı Rahmet): Tavan yağmur olukları

Kisve: Kâbe’yi kaplayan siyah örtü, her yıl değiştirilmektedir

Önceki YazıSonraki Yazı

İlgili Yayınlar

amade turizm
Telefon Hemen Ara
Telefon Sizi Arayalım
Whatsapp WhatsApp